Depresyonun en sık görülen hastalık olduğunu vurgulayan Kocayörük, “Depresyon hastalarının yüzde 50'sinde travmatik çocukluk deneyimleri yaşanıyor. Aynı şey ülkemiz için de geçerli. “Depresyon kılığına giren kişilerin aynı zamanda toksik ebeveynlere de maruz kaldıklarını biliyoruz” dedi.
Son zamanlarda yaygınlaşan “toksik” kavramı birçok alanda karşımıza çıkıyor. Bunlardan biri de “toksik ebeveynlik” kavramıdır. Bu konsept; Ebeveynler çocukları için en iyisini isteseler de bazen bu onlara çok sıkı sarıldıkları veya özgür bir birey olmalarını engelledikleri anlamına gelebilir. Ebeveynlerin aslında toksik ailelerden geldiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, şunları söyledi: “Dolayısıyla ilişki ve bağlanma biçimleri aslında çocukları etkiliyor. Aslında çocuklarının gelecekte geliştireceği ilişkiler zehirli olmaya devam edebilir. Nesilden nesile aktarılır. Suçlu aramak yerine çözüme odaklanmalıyız” dedi.
“Küçürmek, küçümsemek ve olumsuz geri bildirimde bulunmak zehirli ebeveynliktir.”
Toksik ebeveynlik davranışlarını sıralayan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük, şunları söyledi: “Zehirli ebeveynlik, küçümseyici ve aşağılayıcı bir tutum sergilemek, olumsuz geri bildirimler vermek, çocuğu sürekli incelemek, sınırları aşmak ve çocuğu kendisinin bir uzantısı olarak görmektir. çocuk bir bireydir. Örneğin bu ebeveynler; Bir çocuk sınavdan 99 aldığında “Hiçbir şeyden memnun olmadığı için neden 100 almadın?” diye onu eleştiriyorlar. Çocuğa sürekli baskı ve otorite uygularlar. Bunun temel nedeni ailelerin çocuklarıyla empati kuramamaları ve çocuğun ihtiyaçlarını görememeleri, anlayamamaları. Tabii bunu isteyerek de yapmıyorlar. Çünkü ihtiyaçları zamanında karşılanmadı ve onlara bu şekilde davranıldı” dedi.
“Saygınlık ihtiyaçları karşılanmayan çocukların gelişebilmeleri pek mümkün değildir.”
Tedavisinde terapistlere büyük sorumluluk düştüğünü söyleyen Dr. Öğretmen Üyesi Kocayörük şunları söyledi:
“İnsanların da kendilerinin farkında olması gerekiyor. Fakat genellikle bu durumun farkında olmazlar. Sevilmeyen, saygı duyulmayan, özgünlük ve saygınlık ihtiyaçları karşılanmayan çocukların kendilerini geliştirmeleri oldukça zordur. Bu yüzden kendilerinden beklentileri düşüktür. Genellikle dünyaya olumsuz bakarlar. Daha da önemlisi, öğrendikleri bağlanma stilini hayatlarında benzer bir bağlamda sergileyeceklerdir. Örneğin; Sevgili, eş ve arkadaşlık ilişkilerinde bu tür bağlanma ilişkisi olacaktır. Örneğin aşağılayıcı bir bağlanma stili görürse çevresindekileri de aşağılayacaktır. Toksik ebeveynler, klinik bir tanı almamış olsalar bile genellikle zihinsel bozuklukları veya kişilik bozuklukları olan kişilerdir. Narsist bir ebeveyniniz varsa büyük olasılıkla narsistsiniz. “Kaygılı bir ebeveynle büyürseniz, kaygılı olma olasılığınız daha yüksektir.”
“Ailelerini olduğu gibi kabul etmeli ve sınırlar çizerek hayatlarını sürdürmeliler.”
Ailelere ve özellikle çocuklarına önerilerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Milletvekili Kocayörük son olarak şunları söyledi:
“Aileler açık iletişime sahip olmalı. Çocuğunu dinlemeyi öğrenen her aile bu konuda ilerleme kaydedecektir. Çünkü çocukların ihtiyaçlarını öğrenip hissedebildikleri zaman tutumları da değişecektir. Anne-babaların kendilerine şunu sorması gerekiyor; 'Oğlumdan ne istiyorum? Benim bir uzantım mı? Ona gücümü göstermeli miyim? Söylediğim her şeyi yapmalı mı?' Aksi takdirde o sadece benim oğlumdur ve ayrı bir bireydir. Belki şunu düşünüyorlar mı: 'Bir birey olarak o da kendi hayatını ve kendi yolunu bulacak?' Bu tür ailelere maruz kalan çocukların tutunacak bir şeye ihtiyacı vardır. Öğretmen ya da başka bir akraba gibi kendilerini özdeşleştirebilecekleri birini bulabilirler. Bu onlar için iyi olacaktır. Aileler çoğu zaman zehirli olduğunu kabul etmezler. Çocukların toksik bir ailesi varsa onları olduğu gibi kabul edebilir ve kendi sınırlarını belirleyebilirler. Ebeveynle empatik bir ilişki içinde çocuk öfkelenmeyi ve sinirlenmeyi bırakabilir. Kızmayı ve öfkelenmeyi bıraktığında onları olduğu gibi kabul edebilir. Olduğu gibi kabul edildiğinde kendi yolunu çizebilir. Aksi takdirde anne babanızın tepkisini çekecek bir hayat yaşayın; Madde bağımlılığına, kötü arkadaşlar edinmeye ve kendine zarar veren davranışlarda bulunmaya yol açar. Çünkü öfke ve öfke bunu tetikliyor. “Eğer ailelerini anlayabilirlerse, ailelerinin de onları anlamasını beklemeden hayatlarına devam edebilirler.”